Yüzyıllar boyu farklı anlamlar yüklenmiş olsa da rüyalar ve yorumları insanoğlu için önemli bir yere sahip olmuştur. Ancak şimdilerde rüya kavramı, günümüzün, olguları bilimsel değerlendirmeye tabii tutarak açıklama tutkusu ve hurafeler arasına sıkışıp kalmış ve bundan nasibini almıştır. Dolaysıyla, insan ruhsallığını anlamlandırma sürecindeki gereken ciddiyetini yitirmiştir. Öte yandan, her ne olursa olsun rüyaların bize bilinçdışının dinamiği hakkında bir sürü değerli malzeme sunduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Ruhsallığımızı salt, bilinçli (consciousness) tarafımız ile izah etmeye çalışmak sanırım eksik ve indirgemeci bir yaklaşım olacaktır. İster günlük hayatta karşılaştığımız olaylarla ilgili, ister geçmişe ait anılarımıza dair olsun, bastırılmış olan malzeme rüyalar aracılığıyla kendine ifade zemini bulur. Kimi zaman açık, kimi zaman örtük (görünür olmayan) bir şekilde olsa da… Kabul edilemeyen ve sıkıntı veren; arzu, istek, fantezi, duygu ve düşünceler farklı rollere, kimliklere, objelere, duyulara dönüşerek/dönüştürülerek zihnimiz tarafından yeniden işleme tabii tutulur. Bu sayede, kimi çatışmaların yarattığı gerilim deşarj edilir ancak hepsi için aynı şeyden söz etmek mümkün olmaz. Bazı rüyalar ısrarcı ve tekrarlayıcıdır.
Peki neden?
Bu tarz rüyaları sinyal rüyalar olarak düşünebiliriz. Kapınızı çalan ve ısrarla size önemli bir şeyler anlatmak istediğini söyleyen biri olduğunu düşünün. O kapıyı duymamakta, açmakta bir seçenek. Ancak, kapıyı aralayıp dinlemeyi seçmek, anlatıcı (rüyalar) aracılığıyla kör noktalarınıza ışık tutabilmenizde önemli bir yol göstericidir. Bu yol, düğümlenmiş yanlarınızı tekrar hatırlama ve onları çözebilme fırsatına kapı aralar.
Katlanılması, anlaması, kabul etmesi zor gelip inkar ettiğiniz ve bastırdığınız yaşantılarınızın sesidir duyduğunuz. Size bir şey bildirmek için oralardan gelen ısrarcı bir işaret. Zamanında onları öyle ustalıkla, derinlere bir yerlere gömmüşsünüzdür ki şimdi size, yabancı gibi gelip kapıyı çalmakta ve kendini hatırlatmaktadır.
Erich Fromm’un da dediği gibi:
“Kesin olan tek şey; rüyamızda hangi rolü oynarsak oynayalım, o rolün yaratıcısı biziz, o bizim rüyamız ve biz onların sahibiyiz… Gerçekten de, rüya görürken, zaman ve uzay kanunlarının egemen olamadıkları bir dünyanın yaratıcıları olabiliyoruz.” [1]
Kendinize kulak vermeniz dileğiyle.
Saygılarımla.
Uzm. Klinik Psikolog Batuhan Bilen