“Beni artık eskisi kadar sevmiyorsun” “Hep yalan söylemeden bıktım!”
“Bana karşı hep çok öfkelisin.”
Bu gibi cümle kalıplarını ya sıkça duymuş ya da kullanmışsınızdır. Ancak suçlamalarınızın ve itamlarınızın aslında size ait duygu ve düşünceler olabileceğini hiç düşündünüz mü? Yani ya artık siz sevmiyor; siz doğruyu söylemiyor ya da siz karşınızdakine öfke doluysanız? İşte o zaman yansıtma mekanizmasının devreye girdiğini söyleyebiliriz. Yansıtma, psikolojik bir savunma mekanizmasıdır. Bilinçdışı olarak gerçekleşir. Yani bunu farkında olarak ve düşünerek yapmayız. Kişi kendinde kabul edemediği olumsuz düşünce ve duyguları kendi içinde barındıramaz ve bunları karşı tarafa, bir ötekine atar, yansıtır. Bu temelini “benmerkezci” çocukluk yıllarından alan, immatur (olgunlaşmamış, ilkel) bir savunma düzeneğidir.
Terimsel açıklamaları bir kenara bırakacak olursak, yansıtmayı farkında olmadan hayatın her noktasında sıkça kullanırız. Kişilerararası ilişkilerdeki iz düşümleri de her zaman olumsuz değildir. Örneğin, hasta ve derdini anlatamayan birine bakan biri, bulundukları ortamın soğuduğunu hissedip, camı kapatmak isteyebilir. Bunu hasta olanı korumak için yapar gözükür ve bu içinde bulunulan ortam düşünüldüğünde, fayda da sağlar. Ancak esasında üşüyen kişinin kendisidir ve karşısındakinin de üşüyeceğini ya da üşüdüğünü düşünmüştür. Bu düşünce zinciri günlük hayatta sıkça kullandığımız ve son zamanlarda üzerinde önemi hakkında sıkça durulmuş bir kavramı aklınıza getirmiş olabilir. Aklınıza gelmediyse de ben söyleyeyim. “Empati”! Evet, empati de özünde bir yansıtmadır. Karşınızdakini anladığınızı düşündürten bir yanılsamadır. Empati becerisinin eksikliği elbette bir problemdir ancak karşı tarafı anladığınızı sanmanız, eksiklikler taşır. Bu yüzden bir diğerini anlamak aslında mümkün değildir.
Kişi, “öteki” ile ilişkisine anlamı kendinden katar. Değer yargıları, erken çocukluk deneyimleri, genetik aktarımları, çevresel faktörleri vs. bütün bunların bireyin muhakemesi ve diğerleriyle ilişikisi üzerinde etkisi vardır. Bütün bunların karışımı, baktığında neyi, nasıl gördüğünü etkiler ve onun dış dünyayı algılamasını şekillendirir. Yani içindekini dışa yansıtır. Bunu hayata, herkesin, farklı renkteki cam gözlüklerle baktığı metaforunu kullanarakta düşünebilirsiniz.
Bütün bu bilgiler ışığında toparlayacak olursak yansıtma kişilerarası ilişkilerde sıkça kullandığımız bir savunma mekanizmasıdır. Selim işlevleri bulunsa da habis yönleri daha çokçadır. Bu konu hakkında bilgi sahibi oluyor olmanın, kişilerarası ilişkilerinizde farkındalık sahibi oluyor olmanıza ve sağlıklı ilişkiler yürütüyor olmanıza katkı sağlayacağını düşünüyorum.
İlişkilerinizde kendinize şu altın soruyu sorun:
“Bu kimin duygusu? Benim mi; senin mi? “
Kimsenin duygusunu kendinizinmiş gibi taşımamanız dileğiyle.
Sevgiler.
Uzm. Klinik Psikolog Batuhan Bilen