Bireyin, öznel dünyasında olup bitenlere anlam verebiliyor ve hissettiklerine sahip çıkabiliyor olması duygusal olgunluğuna dair önemli bir işarettir.
Bir başkasının duygusuna, sanki bize aitmişçesine maruz kaldığımız ve bir de bunu yaşantılamamız, günlük hayatta özellikle, yakın ilişki içerisinde olduğumuz kişilerle sıkça karşılaştığımız bir durumdur.
Bunu bir örnekle ifade edecek olursam diyelim ki; sevgiliniz size bir sebepten ötürü öfkeli, ancak öfkesini, sanki siz ona kızgınmışsınız gibi yansıtıyor. Buna, O’na ait olan kızgınlığı üstlenmeniz için bir anlamda sizi kışkırtıyor da diyebiliriz. Kabul edemediği tarafların ağırlığını taşımanız için, onları size yüklüyor. Tabii bir süre sonra, bir şeylerin yolunda gitmediğini anlıyorsunuz ve tahammülünüz bir noktada tükeniyor. Ve işte şimdi, siz öfkelenmeye başlıyorsunuz. Her şey tam da burada karmaşıklaşmaya başlıyor! Ve…
‘Öteki’nin yansıttığı ile özdeşleşen ‘Ben’ oluveriyoruz.
[Tabii, bütün bu sürecin bilinçdışı yani biz farkında olmadan gerçekleştiğini hatırlatmak isterim.]
Süreç bu şekilde ilerlediği takdirde bu sefer Öteki, sizi “öfkeli” biri olmakla itham eder hale geliyor. Nihayetinde, “yansıtmalı özdeşim” olarak tabir ettiğimiz ve bir savunma mekanizması olan bu süreç tamamlanmış oluyor.
İşte belki de tam burada; bilinçdışı olanın, bilinçte açığa çıkmasına yardımcı olmak adına kişinin kendisine şunu sorması gerekiyor:
‘Bu duygu, aslında kime ait?’
İlişki, karşılıklı bir alış-veriş… O nedenle, Öteki ile özdeşleşmeyi yani, O’nun yansıttıklarını filtrelemeden özümsüyor olmayı seçiyor olmak da bizim hakkımızda bir çok şey ifade ediyor. Bize, bireysel gelişimimiz adına bir fırsat sunuyor. O yüzden, Ötekini suçlayıp işin içinden çıkmak maalesef çözüm getirmiyor. Çünkü bu döngü, tekrar ettiğimiz bir örüntü olarak tekrar ve tekrar karşımıza çıkıyor.
Ancak burada, taraflardan birinin bile “bilinçlenip”, “kendini korur” hale gelmesi, ilişkiyi onaran ve evrilten bir müdahele yöntemine dönüşüyor. Öteki’nin attığını, üstlenmediğimiz zaman, O’nun kabul etmekte güçlük çektiği yanları ile temas etmesine de fırsat sağlıyoruz.
Evet, “sağlıklı ilişki”, bir alma-verme dengesinin korunmasını gerektiriyor. Bu da her şeyden önce, size ait olan ve olamayanın ayırdına varmaktan geçiyor.
Sevgi ve Saygılarımla.
Uzm. Klinik Psikolog Batuhan Bilen